Bu İskoç Köyleri Öylesine Güzeller Ki Bu Dünyaya Ait Değilmiş Gibi Görünüyorlar

Iskoçya’nın birçok büyük ve yadsınamayacak şekilde güzel şehri olduğunu biliyoruz. İster Edinburgh’un Eski ve Yeni Şehir’leri olsun, ister Glasgow’un Tüccar Şehri mahallesi, tarihi mimari parke taşlı sokakları, ortaçağdan kalma kalesi, 18. Yüzyıl depoları ve diğer birçok özelliğiyle ziyaretçilere çeşitli yüzyıllara dair bir bakış sunuyor. Ama İskoçya’nın asıl cazibesi şehir merkezlerinde saklı değil- bunun için kırsal kesimlerine bakmanız gerekiyor. 

Kelt ulusunun vahşi, girintili çıkıntılı ve yeşil manzaraları modern hayatın curcunasından uzak, muhteşem köylerle bezenmiş durumda ve buralar ziyaretçilere yalnızca huzur ve dinginlik sağlamakla kalmıyor aynı zamanda Outlander’in en iyi sezonlarına rakip olabilecek ölçüde bir zamanda yolculuk deneyimi de vaat ediyor. Ücra St. Kilda takımadasındaki yerleşimsiz bir köyden İskoçya Sınırları’ndaki minik bir balıkçı kasabasına işte sizi eski İskoçya’ya götürecek yedi muazzam yer.


Crovie, Aberdeenshire

Crovie, Aberdeenshire

Suya yakın olmak istiyorsanız sizi Crovie’den daha fazla suya yaklaştırabilecek yalnızca birkaç köy bulabilirsiniz. Kuzey Denizi’nin kenarındaki yeşilliklerin ve yeşil tepelerin tam dibine konuşlanmış halde bulunan bu minik balıkçı kasabası bu dünyaya ait değilmiş gibi görünüyor. Açık bir biçimde bu köyün etrafından arabayla geçmenizin bir yolu yok (zaten bunu istemezsiniz de), bu nedenle de köyün sakinlerinin yaptığı gibi arabanızı ya tepelerin üzerindeki seyir yerine ya da bu muhteşem İskoç köyüne çıkan dik ve yegane yoldan hemen önceki park yerine bırakmanız gerekiyor. Bu köye gidiş ve geliş yolu son derece dik ama bu Crovie’yi olanca güzelliğiyle görebilmek için katlanmanız gereken bir şey. Burası “Avrupa’daki en iyi muhafaza edilmiş balıkçı kasabası ve aynı zamanda İskoçya’daki en dar tepe ve kıyı aralığına sahip yer” olarak adlandırılmış, bu nedenle de bunu aklınızda bulundurmanız gerekiyor. Crovie’nin tam karşısında Gardenville isminde başka bir harika manzaraya sahip köy daha bulunuyor ve burada gece konaklama için bir sürü seçenek bulabiliyorsunuz. Görecekleriniz karşısında çok hoşnut kalacağınızdan eminiz ama St. John Kilisesi gibi miras alanlarını, incelenecek sanat galerilerini ve sahili şenlendiren yunuslar gibi şaşırtıcı yaban hayatını görmek için Gardenstown’u ziyaret edin.


Luss, Argyll ve Bute

Luss, Argyll ve Bute

Luss turistler tarafından akına uğruyor olabilir ama bu durumun gözünüzü korkutmasına izin vermeyin- çok geçmeden bu turistlerin orada olmak için iyi bir sebeplerinin olduğunu anlayacaksınız. Bu köyün daha önce yalnızca televizyonda görme şansı yakaladığınız, sokaklarda sıra sıra bulunan ve muhteşem görünen 18. Ve 19. Yüzyıldan kalma kumtaşı ve sleyt köy evleriyle İskoç kırsal yaşamına dair bir klişe olduğunu bile söyleyebilirsiniz. Burayı ilkbahar ya da yaz aylarında ziyaret ederseniz zaten cennet gibi görünen bu manzaraya başka bir romantik dokunuş daha ekleniyor: evlerin ön bahçelerinde ve cephelerinde açan çiçekler. Sokaklarda yürüyüş yaptıktan ve gülleri kokladıktan sonra muhteşem tavanına ve boyanmış camlı pencerelerine bakmak için bölgedeki 19. Yüzyıldan kalma kiliseye gidin. Burada ayrıca antik mezartaşlarına sahip bir mezarlıkla da karşılaşacaksınız- buraya aslında Orta Çağ’da yerleşilmiş. Köy Loch Lomond’un kıyısına konuşlanmış ve Loch Lomond’la Trossachs Ulusal Parkı’nda bulunuyor bu nedenle de barındırdığı manzaralar özellikle de köyün rıhtımından bakıldığında gerçekten nefes kesici.


Hirta, St. Kilda

Hirta, St. Kilda

Hirta, Soey, Boreray, Dune ve aralarında en büyüğü olan Hirta’dan oluşan ve UNESCO Dünya Mirası olarak kabul edilen, izole St. Kilda takımadaları içerisindeki tek yerleşke. Adadaki diğer yapılar burada 2,000 yıl boyunca insan varlığına işaret ediyor olsalar da günümüzde Hirta’da kimse yaşamıyor çünkü burada yaşayanların hepsi (80’den az kişi) 1930’larda buradan tahliye edilerek anakaraya yerleştirilmiş. Bu tahliye sürecinden önce adadaki yaşam koşulları son derece zorluymuş ve Hirta’da yaşayanlar hiç meyve sebze yiyemiyor ve İskoç Ulusal Kayıtları’nın belirttiğine göre yalnızca “yulaf lapası, tuzlanmış av kuşu eti ve yazları denizkuşu yumurtalarıyla kışları tuzlanmış koyun eti” ile besleniyorlarmış. Her ne kadar köyde eskiden bu bölgeye ait sazdan yapılmış evler olsa da bunlar 19. Yüzyılın sonlarında sleyt damları olan ve tek sıra halinde dizilmiş 16 tane köy eviyle değiştirilmiş ve bunları bugün de görebilmeniz mümkün. Her ne kadar şimdilerde bir hayalet köy olsa da Hirta adanın garip tarihiyle içli dışlı olanlar ve kuşlara meraklı kimseler için kesinlikle Dış Hebridler’in 64.5 kilometre batısına yapılan yolculuğa değiyor. St. Kilda’nın adalarındaki tepelerde kutup martısı, sümsük kuşu ve kuzey fulmarı gibi bir sürü ender bulunan ve nesli tükenmek üzere olan deniz kuşu cinsine rastlayabilmek mümkün. Harris Adası’ndan her gün St. Kilda’ya bir gündüz gezisiyle gidebiliyorsunuz.


Gearrannan Blackhouse Köyü, Lewis Adası

Gearrannan Blackhouse Köyü, Lewis Adası

St. Kilda kadar ıssız olmasa da hala oldukça izole halde olan Gerrannan Blackhouse Köyü Dış Hebridler’deki Lewis Adası’nın batı kıyısında bulunuyor. Tıpkı Hirta’da olduğu için Gerrannan Blackhouse Köyü’nde de kalıcı olarak yaşayan kimse yok- burası yalnızca ziyaretçileri kendisine çekmek ve eğitebilmek amacıyla detaylı bir biçimre restore edilmiş, yaşayan bir müze. Blackhouselar (Türkçe’ye birebir çevirisi Kara Ev şeklinde) kumtaşı ve kuru duvar kullanarak yapılmış ve hem insanlara hem de hayvanlara barınak olması için kullanılmış yapılar; bu tarz yapılara İskoçya’nın dağlık arazilerinde, Dış Hebridler’de ve İrlanda’da sıklıkla rastlanabiliyor. Lewis Adası’nı ziyaret ettiğinizde yalnızca bu nefes kesici Atlantik Okyanusu manzaralarına sahip büyüleyici mimariyi görmekle kalmıyor, aynı zamanda bu kara evlerden bir tanesinde de kalabiliyorsunuz ve üstelik buralarda kalmak pahalı da değil. Ayrıca eğlenceli tarihi aktivitelerde yer alabilir, benzersiz yapılar içerisinde yer alan kafe ve hediyelik eşya dükkanını ziyaret edebilirsiniz. Muhteşem Dalmore ve Dalbeg plajları da yakında bulunuyor, buralara da gözünüzün doğal güzelliğe doyması için gitmenizi tavsiye ederiz ve buraya yaklaşık 14.5 kilometre uzaklıktaki meşhur ve gizemli Callanish Taşları’nı da ziyaret etmeyi unutmayın.


Culross, Fife

Culross, Fife

Anakarada, Edinburgh’dan 40 kilometre kadar uzaklıkta, Forth Köprüsü’nün tam karşısında bulunan Culross Outlander için kullanılan birkaç çekim lokasyonundan bir tanesi. Köyün altıncı yüzyılda kurulduğu düşünülüyor olsa da buradan geriye kalan tamamen parke taşlarla döşenmiş sokakları, kırmızı kiremitli binaları ve haliç manzaralarıyla muhteşem şekilde restore edilmiş bir 16. Yüzyıl kasabası. Culross İskoçya Ulusal Güven’in bir parçası bu nedenle de 16. Yüzyıldaki versiyonuna oldukça yakın olacak biçimde muhafaza edilmiş. Size mutlaka rengarenk Culross Sarayı ve bahçesini ve ayrıca “cadıların duruşmaya tabii tutulup idamı bekledikleri yer” olan Belediye Binası’nı ziyaret etmenizi öneririz. Köyde yaşayan yalnızca 400 kişi var, bu nedenle de her ne kadar oldukça güzel bir yer olsa da buraya Disneyland’miş gibi davranmamayı aklınızdan çıkarmayın.


Tobermory, Mull Adası

Tobermory, Mull Adası

Mull Adası’nın kuzeydoğu kısmında, Sound of Mull’un (Mull’un Sesi) karşısında, anakaraya yüzüdönük şekilde yer alan Tobermory, 18. Yüzyıldan kalma limanını ve ana caddesini çevreleyen canlı renkteki evleriyle bilinir. Burası adadaki ana kasaba olduğu için Tobermory’de aralarından seçim yapılabilecek bir sürü restaurant ve dükkan var ama buranın esas cazibesi bu tip ticaret yerleri değil. Tobermory’deki yaban hayat gözlemi dünyaca ünlü ve burada Mull su samurları, balinalar ve yunusların yanı sıra ender bulunan altın ve beyaz kuyruklu kartalları bile görebiliyorsunuz, bu nedenle de yanınızda kesinlikle dürbün getirmelisiniz.


St. Abbs, Berwickshire

St. Abbs, Berwickshire

Kuzey Denizi’ndeki bir balıkçı kasabası olan St. Abbs kesinlikle İskoçya’daki bir kıyı köyünden bekleyebileceğiniz herşeyi içeriyor- yamaçlar, kayalar ve vahşi dalgalar. Muhteşem manzaranın daha da cazibeli görünümleri için yürüyüş ayakkabılarınızı giyin ve kasabadan 4 kilometre kadar St. Abbs’in Kafası’na, St. Abbs Feneri’ni bulabileceğiniz yere yürüyün. Denizin üstündeki bir tepeye tünemiş haldeki fener bekçisinin kulübesini kiralayabilmeniz mümkün olduğundan bu muhteşem noktayı kendinize ait bir üs olarak bile kullanabilirsiniz. Ayrıca göz kamaştırıcı manzarada biraz temiz hava alabilmek ve bölgedeki deniz kuşları ve vahşi çiçekler gibi yaban hayatından bir kısmını görebilmeniz için de St. Abbs’in Başı’ndaki Ulusal Doğa Rezervi’ni de ziyaret etmenizi kesinlikle öneriyoruz. Kumda yürüyüş yapmayı, yüzmeye gitmeyi ya da sörf yapmayı tercih ediyorsanız güzel bir plaj için köyün güneyine, Coldingham Körfezi’ne gidin.